Genel Merkez Planlama Toplantısı Ankara – Mavi Göl’de Yapıldı

23Oca

Genel Merkez Planlama Toplantısı Ankara – Mavi Göl’de Yapıldı

Evrensel Hafızlar Derneği Genel Merkez Planlama Toplantısı Ankara – Mavi Göl’ de yapıldı.

Toplantıda ele alınan konular..

ÇALIŞMA MODELİMİZ

ŞUBE ÇALIŞMALARI

* ŞUBE PLANLAMA TOPLANTISI SONUÇLARI

* ŞUBE ve TEMSİLCİLİKLERİN  MEVCUT DURUMU VE ŞUBE  ÇALIŞMALARI

* ŞUBELERİMİZİN DAHA  AKTİF HALE GETİRİLMESİ VE DENETLENMESİ

* ŞUBE BAŞKANLARI TOPLANTI TARİHLERİ

DİYANET İŞLERİ BAŞKANI SAYIN MEHMET GÖRMEZ’in DERNEĞİMİZE TAVSİYE ETTİĞİ HUSUSLARIN MÜZAKERE EDİLMESİ

KUR’AN-I KERİM SAHİH OKUMA DERSLERİ

* GENEL MERKEZ & ŞUBELER

TANITMA VE HALKLA İLİŞKİLER STRATEJİMİZ

* MEDYA

* ZİYARETLER

* WEB SAYFASI

* HALKA AÇIK FAALİYETLER

DÜNYA HAFIZLAR GÜNÜ ETKİNLİKLERİ

K.KURSU VE HAFIZLIK ÖĞRENCİLERİNE NASIL ULAŞACAĞIZ VE FAYDALI OLACAĞIZ

* TEMSİLCİ ÇALIŞMASI

* MOTİVASYON SEMİNERLERİ

* İCAZET MERASİMLERİ

RAMAZAN AYI ETKİNLİKLERİ

* HATİMLE TERAVİH NAMAZI KILDIRANLARI ÖDÜLLENDİRME

* İFTAR PROGRAMLARI

23Oca

EHAD Genel Başkanı SAĞLAM Amasya Valisi ÇOMAKTEKİNi Ziyaret etti.

Evrensel Hafızlar Derneği Genel Başkanımız Abdülkadir Sağlam ile Amasya Şube Başkanı Hamza Aslan ve yönetim kurulu üyelerimiz Amasya Valisi Sayın İ. Halil Çomaktekin’i ziyaret ettiler.Ziyaretimizden ötürü  teşekkür eden Vali Çomaktekin, Evrensel Hafızlar Derneğinin kutsal kitabımız olan Kur’an-ı Kerim’i öğretme adına yapmış oldukları çalışmalardan bahsederek, yetiştirilen hafızlar ile kurslara verdikleri destek sayesinde bu alanda önemli mesafeler alındığını ifade etti.

Çomaktekin bundan sonraki çalışmalarımızda derneğimize başarılar diledi. Ziyaretin sonunda Genel Başkanımız Sağlam, Vali Çomaktekin’e kitap hediye etti.

23Oca

Kur`an İle Kesintisiz İrtibat; HAFIZLIK

Şükrü Gündüz / Doğruhaber

Her Müslüman’ın o ilahı kelamı dinlerken huzur bulduğu ve  ‘Keşke bende böyle okuyabilseydim’ dediği ancak sayılı kişilere nasip olan bir nimettir Hafızlık… Asrı Saadetten günümüze kadar Kur`an`ın bir harfi dahi hiç değişmeden günümüze kadar gelmiştir. Çünkü Kur`an Allah`ın koruması altındadır. Hafızlar, Allah`ın koruması altında bulunan kitabı kalplerinde ve zihinlerinde saklayarak çok önemli bir sevaba nail olmaktadırlar.



TÜRKİYE’DE HAFIZLIK MÜESSESESİNİNDURUMU NEDİR?

Müslümanlar için bu kadar önemli olan Hafızlık müessesi Türkiye’de kesintisiz eğitim ile büyük bir darbe aldı. Türkiye’de bu gün Hafızlık müessesinin durumu nedir? Türkiye’de her yıl kaç kişi Hafız oluyor? Hafızların sorunları nelerdir? İsteyen herkes Hafız olabilir mi? Tüm bu merak edilenleri Kısa adı EHAD olan Evrensel Hafızlar Derneği Genel Başkanı Abdulkadir Sağlam ile konuştuk. İşte EHAD Genel Başkanı Sağlam’ın sorularımıza verdiği cevaplar.

ÜMMETİMİN EN ŞEREFLİLERİ KUR’AN’I EZBERLEYENLERDİR

Hocam, öncelikle Evrensel Hafızlar Derneği’nin çalışma sahası nedir? Ve yaptığınız çalışmalar nelerdir?

Kısa adı EHAD olan Evrensel Hafızlar Derneği’miz mukaddes kitabımız Kur’an-ı Kerim’i öğrenmeyi ve öğretmeyi kendisine düstur ederek “Ümmetimin en şereflileri Kur’an’ı ezberleyenlerdir” hadisi mucibince, hafızlık geleneğinin sürdürülmesi ve yeniden hak ettiği ilgiyi görmesi için kurduk. Milletimizin Kur’an aşkından aldığımız ilhamla kurduğumuz bu dernek aracılığıyla Hafızlık müessesesini yeniden canlandırmayı ve mevcut sorunların aşılmasına yardımcı olmayı amaçlıyoruz. Bütün hafız kardeşlerimizi çalışmalarımıza destek vermeye çağırıyoruz. Bizler mukaddes kitabımız Kur’an’ı yeniden hayatımızın merkezine yerleştirip onu beşik ile mezar arasındaki yolculuğumuzda başucu kitabı haline getirmek istiyoruz.

İLK HAFIZ-I KURRA PEYGAMBER EFENDİMİZDİR

Konuşacağımız meselenin önemini ortaya koymak için ilk olarak ‘hafızlığın’ kendisini sormalıyız? Nedir hafızlık, neden önemlidir ve onu kıymetli kılan nedir?

Allah katından insanlığa sunulan, insanları karanlıklardan aydınlığa çıkaran yüce ve kusursuz bir kaynak olan Kur’an-ı Kerim, bütün kitapların ve ilimlerin ana membaıdır. Kur’an eğitiminin insan üzerindeki etkisinin en çarpıcı örneğini sahabe-i kiramın hayatında görmekteyiz. Resulullah, Kur’an eğitimi ile bedevileri medenileştirmiş ve onlar arasında tarihin sayfalarına isimleri altın harflerle yazılmış insanlar çıkarmıştır. Yüce Allah’ın biz kullarına göndermiş olduğu Kur’an-ı Kerim’in okunup ezberlenmesine hıfz, onu ezberleyen kişiye de Hafız-ı Kur’an denir. Hafız-ı Kurra ise yine Kur’an-ı Kerim’i baştan sona ezberleyen ve aynı zamanda kıraat vecihlerine göre okuyanlara denir. İlk Hafız-ı Kurra Peygamber Efendimizdir.

HAFIZLAR, KUR’AN’IN HAMİSİDİRLER

Hafızlık, Kur’an-ı Kerim’in sadece lafzını ezberleyip belleğe hapsetmek değildir. Onun manası ile hayatı inşa etmek demektir. Tarihte Kur’an’a hizmet eden nice millet ve devletler tarihin şeref levhalarına isimlerini altın harflerle yazdırmışlardır. Kur’an’ın özüne ve ruhuna sırtını dönen milletler ise asla huzurlu ve müreffeh olamamıştır. ‘Kur’an’ı biz indirdik; onu koruyacak olan da biziz’ diye buyuran Allah’u Teâla on dört asırdır Kur’an’ın tek harfine dahi dokunulmasına müsade etmemiştir. Kur’an’ın tahrif edilmeden yayılıp yaygınlaşmasında ve bugünlere gelmesinde hafızların büyük rolü bulunmaktadır. Kur’an’ın eşsiz sedası ve manasının nesillerden nesillere aktarılmasında büyük emeği olan hafızlar, bir anlamda Kur’an’ın hamisidirler. Bu yüzden hafızlar; yaşayan ve yürüyen Kur’an olarak nitelendirilmişlerdir.

HAFIZLIĞA YATKIN ÖĞRENCİLER, HAFIZLIĞA YÖNLENDİRİLMELİDİR

Peki, hafızlık eğitiminin öneminin anlaşılması ve toplumun bu konuya gereken hassasiyeti göstermesi için neler yapılmalıdır? Bu bağlamda önerileriniz nedir?

Hizmet içi eğitim kurslarında öncelik Kur’an Kursu öğreticilerine verilmelidir. Kur’an Kurslarının bina, araç gereç ve diğer giderlerine ödenek ayrılmalıdır. Din hizmetinin başarılı olmasının önemli şartlarından biri olan hafızlık müessesesini yaşatmak için, bir taraftan okula, boş zamanlarında ise Kur’an Kurslarına göndermek sureti ile çocuklarının hafız olmasını arzu eden velilere uygun zemin hazırlanmalıdır. Bunun için ilköğretimin altı, yedi ve sekizinci sınıflarına devam edenlerin spor, müzik, yabancı dil vb. kurslara gidebildikleri gibi Kur’an Kurslarına da devam etmelerine imkan sağlayan bir düzenleme yapılmalıdır. Yaz Kur’an kurslarında camilere gelen öğrencilerden hafızlığa yatkın öğrenciler görevliler tarafından hafızlık yaptırılmak üzere Kur’an Kurslarına yönlendirilmelidir.

İMAM HATİP LİSELERİNDE ‘HAFIZLIK SINIFI’ OLUŞTURULMALIDIR

İmam Hatip Liselerinde “Hafızlık Sınıfı” oluşturulmalı, istekli öğrencilere bu sınıflarda Hafızlık yaptırılması sağlanmalıdır. Zorunlu eğitimin 12 yıla çıkması ile Kur’an Kurslarının zarar görmemesi için Kur’an Kurslarının adı “Diyanet İşleri Başkanlığı Kur’an Eğitim Merkezi” olarak değiştirilmeli ve Milli Eğitim Bakanlığının uygun göreceği kültür dersleri bu eğitim merkezlerine konmak sureti ile ilköğretimin ikinci kademesinin Kur’an Eğitim Merkezinde tamamlamalarına imkân sağlanmalıdır. Hafızlık belgesi alan öğrenciler iş merkezleri ve fabrika mescitlerinde veya müezzinlik kadrosu ile köy camilerinde görevlendirilmelidir. Hafızlara, yükseköğretimde İlahiyat Fakültesini tercih ettikleri takdirde belirli bir ek puan verilmelidir. Yine yurt dışı Hac görevlendirilmelerinde hafızlara öncelik tanınmalı, kafile başkanlığı verilmeli, il ve ilçelerde uzman hafız olarak atamaları yapılmalıdır.

HAFIZLAR, HAC VEYA UMRE ZİYARETİ İLE ÖDÜLLENDİRİLMELİDİR

“Kur’an Kursu Öğreticisi” ifadesi Kuran kursu öğretmeni olarak değiştirilmeli ve hayat standartları öğretmenlerle paralel olmalıdır. Kur’an Kursları müfredatına; hadis, hat, dini musiki vb. dersler konulmalıdır. Kur’an Kursu öğrencileri de diğer öğrenciler gibi devletin öğrencilere tanıdığı tüm haklardan faydalandırılmalıdır. Öğrenciler Kur’an Kurslarını sevmeleri için teşvik edilmeli, özellikle hafız öğrenciler ‘Hac veya umre ziyareti’ ile ödüllendirilmelidir.

HER EVDEN BİR HAFIZ KAMPANYASI

Çalışmalarınız arasında ne tür yeni projeler vardır?

EHAD olarak Recebi şerifin ilk gününü ‘Dünya Hafızlar Günü’ olarak ilan ettik. Her yıl çeşitli etkinliklerle bunu kutluyoruz. Hatimle teravih namazı kıldıranları umre ile ödüllendirme kapsamında kura sonucu her bölgeden bir hafızımızı umreye gönderiyoruz. En kısa sürede, en küçük ve en ileri yaşta hafızlık yapanları ödüllendirme programları yanı sıra Hafızlık belgesini getirenlerin ücretsiz üniversite hazırlık dershanelerine gönderilmesi, Kur’an Kursu öğrencilerine yönelik hafızlık yolu motivasyon seminerleri, her evden bir hafız kampanyası ve Kur’an-ı Kerim’e uzun yıllar hizmet edenlere yönelik vefa geceleri, hafızlıkla ilgili kompozisyon yarışması vb. bir projeyi uygulamaya çalışacağız.

HAFIZ OLMAK KOLAYDIR, HAFIZ KALMAK DAHA ZORDUR

Hiçbir yaş Kur’an hafızı olmaya başlamak için geç değildir. Yoğun mesai ile çalışan bir kişi de düzenli ve doğru tekniklerle çalışırsa hafız olabilmesi mümkündür. Hafızlığa başlamadan önce meharic-i hurufa, tecvid kurallarına uygun biçimde Kur’an’ı yüzünden seri olarak okuyamayan birisinin, hafızlık eğitiminin sağlıklı olması mümkün değildir. Ezberleme hızı düşer, yanlış ezberler, vs. Üstelik bu hususlarda yanlış öğrenmeleri olan kişinin bu yanlışlarını düzeltmesi, hiç bilmeyene öğretmekten daha zordur. Onun için nitelikli bir hazırlık eğitimi, hafızlık eğitiminin ön koşulu ve olmazsa olmazıdır. Hafız olmak kolaydır, hafız kalmak daha zordur. Bunun için ezberlerin zayıflamaması için hafızlık devamlı tekrar gerektiren bir ibadettir. Bir de Kur’an’la irtibatı kesmemek gerekiyor. Bu konuda, eski hafızlar ayda asgarî bir hatim yapmak gerektiği konusunda mutabıktırlar.

HAFIZLIK EĞİTİMİNİN ÖNÜ AÇILMALIDIR

Hükümetin kamuoyuna duyurduğu yeni eğitim sisteminden beklentimiz yüksektir. Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, geçtiğimiz günlerde bir gazeteye verdiği mülakatta şunları söylemiştir. “Dindar insanların da tercih yapma hakkı var. Bir vatandaşımız çocuğunun hafız olarak ya da İslam ahlakıyla yetişmesini, ona dini bilgileri öğretmek istiyorsa herkese sunduğumuz fırsatı ona da sunabilmeliyiz.” Bizler yeni sistemde hafızlığın önünün açılmasını umut ediyoruz.

BU MİLLET KUR’AN EĞİTİMİNE ENGEL OLAN YASAKLARI TANIMAMIŞTIR

Son olarak, EHAD Başkanı olarak, ‘okul eğitimi’ ile ‘hafızlık’ arasında sıkışıp kalan ebeveynlere neler söylemek istersiniz?

Senelerdir uygulanagelen baskılara rağmen din eğitimi olgusu insanlarımızın beyin ve ruhlarından sökülememiştir. Bütün dayatmalara rağmen İslam, bu milletin gönlünde günden güne filizlenmiştir. Bu millet Kur’an eğitimi yasağının en şiddetli uygulandığı yıllarda dahi bir yolunu bulup evlerini ve işyerlerini Kur’an mektebi haline getirmiş, çocuklarına Kur’an öğretmeyi başarmıştır. Hiçbir güç milletimizin manevi değerlerinin önünde duramamıştır. Dün olduğu gibi bugün de Müslüman fert, aile ve toplum Kur’an eğitimine sahip çıkmalı, önemsemeli, benimsemeli ve gerekli ihtimamı göstermelidir.

28 ŞUBAT’TA KUR’AN VE HAFIZLIK EĞİTİMİ BÜYÜK DARBE ALMIŞTIR

EHAD, olarak hafızlık eğitimiyle ilgili elinizde istatistiki bilgiler ve rakamlara bakılarak mevcut eğitim imkânları ve kurs yapılarının yeterli olduğu söylenebilir mi?

28 Şubat sürecinde inanç dünyamızın ve toplum yapımızın teminatlarından olan Kur’an eğitimi ve hafızlık eğitimi büyük darbe almıştır. İmam Hatip’lerin orta kısımlarının kapatılması ve Kur’an kurslarının kapılarına kilit vurulmasıyla birlikte büyük bir manevi boşluk yaşandı. İnsanlığın hidayet kaynağını öğrenemeyen yeni nesil, manevi değerlerinden yoksun bir şekilde yetişti. Son yıllarda suç oranlarındaki artışlar, okullarda cereyan eden ve cinayetlere varan şiddet görüntüleri, uyuşturucu madde kullanımının ilkokul sıralarına kadar düşmesi, ülkemizin büyük bir manevi bunalımın eşiğinde olduğunu göstermektedir. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın verilerine göre, 1998 yılında 5 bin 760 kişi hafızlık belgesi alırken, 2 binli yıllarda bu sayı 1500’ün altına düşmüş, ancak çok şükür 2011 yılında hafızlık belgesi alanların sayısı 4219’a yükselmiştir. Türkiye’de 1975 yılından bu yana hafızlıklarını tamamlamış ve belgelerini almış kişilerin sayısı 101 bin kişiye ulaşmıştır. Bu gelişme de DİB başta olmak üzere Sivil Toplum Kuruluşlarımızın yaptığı çalışmaların önemli payı vardır.

HERKES HAFIZ OLABİLİR

Hafızlık eğitiminde eski tarihlerden günümüze kadar farklı şekilde hafızlık eğitimi veriliyor. Günümüzde hafızlık eğitimi ile ilgili takip edilen program ve yöntemi yeterli ve uygun kabul edebilir miyiz?

Kur’an-ı Kerim’i anlamak, okumak ve öğrenmek başlı başına bir sanattır. Hafız-ı Kur’an ise en büyük sanatkardır. Hafızlık uzun soluklu ve içe dönük bir eylemdir. Hafızlık müessesesinin de olmazsa olmazları vardır. Bunlar, öncelikle halis niyet, istek, sabır, sebat, tevekkül ve zamanı bilinçli kullanmaktır. Hafızlık kolay değil ama gereken tüm şartlara uyulduğunda zannedildiği kadar zor da değildir. Önemli olan sistemli çalışmaktır. Kur’an hafızlığına başlamak zor görünüyor. Ancak bittiği zaman ‘İyi ki vaktimi böyle değerli bir ibadete ayırmışım dedirten çok önemli bir sıfattır.’ Bütün olarak baktığımızda 600 sayfayı ezberlemek kolay değil sanılır. Oysa düzenli çalışıp küçük parçalar halinde ezberlenip sürekli tekrar edilerek gidildiği takdirde günde bir sayfadan hesap edilirse 2 yıla varmadan hafız olmak mümkündür. Yaş ilerledikçe ezberin yavaş olacağı düşünülse bile gayret edince bu süre çok fazla uzamayacaktır. Uzasa bile sonuçta Cenab-ı Allah’ın kelamı Kur’an-ı Azimüşşan’ı üzerinde taşımak, yürüyen Kur’an olmak ve ‘Sizin en hayırlınız Kur’an’ı öğrenen ve öğretendir’ Hadis-i Şerifine muhatap olmak, bu gaye uğruna geçen her vakti ibadet niyetiyle geçirmiş olmak için her şeye değer.

23Oca

BÖLGE YARIŞMA MERKEZİNE KATILACAK İLLER

* NOT: 5-6-10-11-13-14. BÖLGELERDE HANIMLARDA YETERLİ KATILIM OLMADIĞINDAN HANIMLARA
YARIŞMA YAPILMAYACAKTIR. ADI GEÇEN BÖLGE İLLERİMİZDEN MÜRACAAT EDEN HANIM EFENDİLER
YARIŞMA YAPILACAK OLAN KENDİLERİNE UYGUN -YAKIN BİR BÖLGEYİ TERCİH EDEREK (GENEL MERKEZE MAYIS AKŞAMINA KADAR BİLGİ VERMEK ŞARTIYLA) BÖLGE YARIŞMASINA KATILABİLİRLER.. ,

* YARIŞMACILAR KENDİ SEÇTİKLERİ AŞIRLARI OKUYACAKTIR. ADRESLER DEVAMLI OLARAK
GÜNCELLENECEĞİ İÇİN SİTEMİZDEN TAKİP ETMENİZ GEREKMEKTEDİR.

23Oca

Korunan ve Koruyan Kur’an-ı Kerim

Manevi gücümüzün menbaı, yüce dinimizin temel kaynağı Kur’an’ın korunmasını bizzat Allah (cc) üzerine almıştır ve bunu Kur’an’da deklare etmiştir.

Hicr suresi 9. ayette,
“Muhakkak zikri (Kur’anı) biz indirdik ve biz onu koruyacağız.”
Vakıa suresi 11 ve 12. ayette,
“O, değerli bir Kur’andır, saklı bir kitaptadır.”
Fussılet suresi 42. ayette ise,
“O’na ne önünden ve ne de ardından bir batıl karışamaz. Hikmet sahibi, hamde layık olan tarafından indirilmiştir.”
Kur’an’ın korunmuşluğunu, bir harfinin bile değişmeden günümüze ulaştığını dost-düşman herkes kabul etmektedir. Kur’an’anın tahrif edildiğini ispat gayesiyle yola çıkan İngiliz müsteşrik/oryantalist Sir William Miur, yaptığı araştırmalar neticesinde bilim adamı sıfatının da verdiği sorumluluk ile şu itirafı yapmıştır:
“On iki asır, metninin sağlamlığını bu kadar muhafaza eden başka bir kitap yoktur.”


Necip fazıl’ın diliyle, “Onda ebedi nizam onda iç ve dış sırlar,onu zaman silemez eskitemez asırlar.”Evet Kur’an korunmuştur ama bu kendiliğinden olmamıştır. Peki nasıl olmuştur? Kur’anın korunması iki şekilde olmuştur:
1-Yazı yoluyla:
Musa Carullah’ın ifadesine göre Ku’an-ı Kerim 2 Şubat 610 çarşamba günü nazil olmaya başlamıştır. Yine aynı şahsın verdiği bilgilere göre vahiy meleği Cebrail, vahyi peygamberimize bir dîbâ üzerinde yazılı olarak göstermiştir.
Alışık olmadığı bir durumla karşılaşan Allah Resulü heyecanlanmış, korkmuş, evine gelerek “beni örtün” buyurmuştur. Vahiy ona ağır gelmiştir.

Kur’an bunu şöyle ifade ediyor:
“Ey Örtünen! Kalk azı hariç gecenin yarısını veya biraz eksilterek veya artırarak ayakta geçir. Ve Kur’an-ı düşüne düşüne oku. Şüphesiz biz sana ağır bir söz indireceğiz.”
Allah Resulü ümmi yani okuma-yazma bilmeyen bir peygamberdi. Bu sebeple nazil olan Kur’an ayetlerini vahiy kâtiplerine yazdırıyor, kontrol ettikten sonra halka arz ediyordu. Her sene Hz. Peygamber Ramazan ayında, o zamana kadar vahy edilmiş olan bütün Kur’anı Cebrail ile mukabele ederdi. Vefatından önceki Ramazanda bu mukabele iki defa olmuştur.
Aralarında sıddık ünvanlı Hz. Ebubekir, adaletin timsali Hz. Ömer, haya timsali Hz. Osman, ilmin kapısı Hz. Ali, deha komutan Halid b. Velid, Kur’an’ın sesinde çoştuğu Übey b. Ka’b, Resulullah’ın mihmandarı Ebu Eyyüp el-Ensari, cenazesini meleklerin yıkadığı Hanzala b. Rebi’ ve Kur’an-ı cemeden komisyonun başkanlığını yapan, Resulüllah’ın tercümanı Zeyd b. Sabit gibi sahabilerin de bulunduğu katip topluluğu yazdıklarından bir nüshayı yanlarında bırakıyorlardı. Böylece Kur’an ayetleri peygamber hayattayken yazılmıştı.
Efendimizin vefatından kısa bir zaman sonra vuku bulan Yemame savaşında vefat edenlerin çoğunun hafız olması Hz. Ömer’i tedirgin etmiş ve bu tedirginliğini Hz. Ebu Bekir ile paylaşmış, ona Kur’an’ın cemedilmesini teklif etmişti. Önceleri bu teklife sıcak bakmayan Hz. Ebubekir, Vahiy katiplerinden Zeyd b. Sabiti çağırmış, Hz. Ömer’in de hazır bulunduğu bir mecliste konuyu açmıştı. Zeyd b. Sabit “…parçalanmış bir dağı toplamamı bana söyleseydiniz bu kadar ağır gelmezdi.” diyerek mukabele de bulunmuştu. Ama bunda hayır olduğu üzerinde duran Hz. Ömer’in ısrarı ile teklif kabul edilmiş ve Zeyd b. Sabit’in başkanlığında Kur’an suhuflar halinde cemedilmişti. Hz. Ebubekir’in yanında arşiv halinde bulunan Kur’an onun vefatıyla Hz. Ömer’e geçmişti. Deri, kemik gibi farklı malzemeler üzerinde yazılı Kur’anı Muhammed Hamidullah’a göre Hz. Ömer yazdı ve bu nüsha onun vefatıyla kızı, Resulüllah’ın hanımı Hafsa’ya kaldı.
Hz. Osman döneminde ise şöyle bir hadise cereyan eder:
Ermenistan savaşında bulunan Huzeyfe b. El-Yeman dönüşte evine uğramadan halifenin yanına gider ve ona der ki, Şam’lılar, Iraklılar’ın duymadığı Übey b. Ka’b’ın kıraatini okuyorlar, Iraklılar ise Şam’lıların duymadığı Abdullah b. Mes’ud’un kıraatini okuyorlar, sonra birbirleri ile tartışıyorlar herkes kendi okuduğunun doğru olduğunu söylüyor.

Bu hadise üzerine Hz. Osman harekete geçer Hz. Hafsa’nın yanındaki mushafı ister ve çoğaltıp yedi ayrı merkeze gönderir.
Hz. Peygamber döneminde noktalı ve harekeli olan Mushaf, mevcut lehçeleri tespit etmek, sonradan ortaya çıkabilecek okuyuş şekillerini ve buna bağlı tahrif faaliyetlerini önlemek için noktasız ve harekesiz olarak gönderilir.
Bölgelere gönderilen noktasız ve harekesiz Mushafların kıraat şekilleri, sağlam senetler, sahih rivayetler ve tarikler ile erbabınca tespit edilir, Allah resulünün “Kur’an yedi harf üzerine inmiştir.” Sözüne de uygun olarak yedi kıraat üzerinde ittifak edilir.
Bunlar Mekke’de İbn Kesir, Medine’de Nafi, Şam’da İbnu Amir, Basra’da Ebu Amir ve Yakup, Küfe’de Asım ve Hamza kıratlarıdır.
Bu yedi kıraate İmam el-Beğavi Yakup el-Hadremi, Ebu Cafer ve Halef b. Hişam’ı ilave ederek ona çıkarır meşhur kıraat alimi İbnu’l-cezeri’de bu isimleri teyit ve tasdik eder.
Sadece bununla yetinilmeyip şaz kıraatler bile tespit edilmiştir. Şaz kıraate örnek verecek olursak, انما يخشي الله من عباده العلماء ayetindeki lafzatullahi ötre okumaktır. O zaman mana “Allah’tan ancak alimler korkar” yerine “Allah ancak alimlerden korkar olur.” Böyle okuyan bilmeyerek okursa ikaz edilirdi, ancak bilerek okumada ısrar ederse tazir edilirdi.
Görüldüğü gibi Kur’an ile ilgili hiçbir ayrıntı kaybolmamıştır, hepsi kaydolmuştur. İşte Kur’an’ın lehçelere göre farklı okunması ve bunun en ince ayrıntısına kadar tespit ve takyid edilmesi en büyük delilidir.
Bu faklılıkları inceleyen, araştıran ve öğreten ilim dalına “Kıraat ilmi” denmiştir.
Gazzali Kur’anı bir inciye benzetir ve Kur’anın orijinal dili Arapçayı ise inciyi koruyan sadefe. Kur’anı koruyabilmek için orijinal dilinin de korunması gerektiğini vurgular. Arap dilinin anlaşılması için ise beş sınıf ilme ihtiyaç duyulduğunu söyler. Bu ilimleri Lügat ilmi, Nahiv ilmi, Tecvit ilmi, Tefsir ilmi diye sıralarken bunlardan birisi de Kıraat İlmi der.
Biraz önce ifade ettiğim yedi harf meselesini kısa bir şekilde temas etmek istiyorum:
Kur’an yedi harf üzere nazil olmuştur. Bu yedi harften maksat kabilelerin birbirinden faklı lehçeleridir. Hz. Ömer ile Hişam b. Hakim arasında geçen şu meşhur olay bunun delilidir. Hişam b. Hakim’in Furkan süresini faklı harflerle okuduğunu duyan Hz. Ömer namazın sonunu zor getirir ve namaz bitince Hişam’ın yakasından tutarak Resulullah’ın huzuruna çıkartır ve Hz. Ömer “Bu şahıs Kur’an’ı senin bize öğrettiğin gibi okumuyor diye şikayette bulunur. Allah Resulü yakasını bırakmasını söyler, her ikisine okuttuktan sonra her ikisini de tasdik eder ve buyurur ki: “Kur’an yedi harf üzere indirildi, şimdi hangisi kolayınıza geliyorsa öyle okuyun.”
Yedi harf ihtilafı çeşitliliktir yoksa çelişkilik değildir. Kur’an’ın bu çeşitlilik ve farklılık ile günümüze kadar gelmesi Kur’an ile alakalı hiçbir ayrıntının kaybolmadığına, ona ne önünden ne de arkasından bir ilavenin yapılmadığına/yapılamayacağına, böylece korunduğuna delildir.
2-Ezber yoluyla:
Kur’anın ilk hafızı Allah Resulüdür. Onun hafızlık hocası tabir caizse Allah (cc)dur. Şu ayetler bunu ifade etmektedir.
“(vahyi almak için) dilini kımıldatma. Onu toplamak ve okumak bize aittir. Biz onu okuduğumuz zaman ona uy. Sonra açıklaması yine bize aittir.”Başka bir ayette
“Sana Kur’anı okutacağız ve sen onu unutmayacaksın” buyruluyor.
Kur’an’ı ezberine alan Allah Resulü namazlarda kıraatin çoğalması için ashabını ezber yapmaya teşvik ediyordu.
Buhari şarihi Fethu’l-Bari müellifi ünlü hadis alimi İbn Hacer el-Askalani’nin beyanına göre Ashab arasında hafız sayısı 700’ün üzerindedir. Bazıları bu sayıyı bine kadar çıkartmaktadır.
Allah Resulü hafızlara çok değer veriyordu. Hicretin dördüncü senesiydi, Uhud savaşından on dört ay sonraydı Resulüllah bir ay boyunca öğle, ikindi, akşam, yatsı ve sabah namazında son rekatın rükusundan kalkıp “semiallahu limen hamideh” deyince Süleym oğullarından Ri’l, Zekvan, Beni Lihyan ve Usayya oğullarına beddua etmiştir.
Ne olmuştu ki Taif’te taşlanan, Mekke’de dışlanan, Kabede başından aşağı işkembeler boşanan, Uhud’da sevdiklerini kaybeden peygamber beddua etmemişti de burada etmişti.
Olay şu idi; Amir b. Malik Medine’ye geldi. Resulüllah ona İslam’ı teklif etti. O, ne Müslüman oldu ne de İslam’dan uzak kaldı. Ama Allah Resulüne Necid ahalisine İslam’ı tebliğ edecek kişiler göndermesini söyledi. Allah Resulü Necid halkına güvenmediğini söyleyince Amir, teminatın kendisi olduğunu söyledi. Bunun üzerine Resulüllah Suffa ashabından 70 hafızı görevlendirdi. Ancak yukarıda isimleri zikredilen kabileler bu hafızları Bi’ru Maune denen mevkide şehit ettiler. Bu olay resulüllah’ı çok üzdü. Siyer kitaplarına Bi’ru Maune vakıası diye geçen bu olay peygamberimizin bir boyunca beddua etmesinin sebebi olmuştur.
Hicretin ilk asırlarında Kur’an hıfzı ve tâlimi çalışmaları daha çok camilerde yapılıyordu. Medine’de Mescid-i Nebevî’nin dışında dokuz mescidde daha Kur’an öğretimi devam etmiştir. Ayrıca Mahreme b. Nevfel’in evi gibi “dârülkurrâ” denilen yerlerde de Kur’an tâlimi yapılmış olması muhtemeldir.
Zaman içerisinde Kur’an hıfzına olan ilgi artarak devam etmiştir. Harun Reşidin sarayından arı kovanı gibi Kuran hafızlarının seslerinin geldiği rivayet edilmektedir.
Bu müesseseye en çok hizmet eden milletlerden olmakla iftihar ediyoruz. Yıldırım Bayazıd’ın İbnu’l-Cezeri’yi 1395’de Bursa’ya davet etmesinden sonra Kur’an hafızlarının sayısında ciddi artışlar olmuştur. Kur’an hıfzına uygun “Daru’l-Kurralar” bina edilmiştir.
Üzerinde yürüdüğümüz bu topraklardan da eli ayağı öpülesi birçok hafızu’l-Kur’an, hadimu’l-Kur’an’lar gelip geçmiştir. Mehmet Rüştü Aşık Kutlu, Gönenli Mehmet Efendi, Hacı Dursun Efendi bunların bir kaçıdır. Bu hoca efendiler büyük bir özveri ile, evlerini Kur’an Kursu yaparak, hanımları kursun aşcısı, kendileri bu kursun hem hocası hem hademesi konumunda, Kur’an’a ve hafızlık müessesine büyük hizmet etmişlerdir. Hem Kur’anı korumuşlar hem de Kur’an ile nesillerimizi korumuşlardır.
Şu anda Türkiye’de resmi rakamlara göre 62.500’ü erkek, 26.400’ü kız olmak üzere 88.900 hafız bulunmaktadır.
Onlar, Resulüllah’ın şu sözlerini kendilerine rehber edinmişlerdir.
“Sizin en hayırlınız Kur’an’ı öğrenen ve öğreteninizidir.”“Kim Kur’an-ı öğrenir, okur ve sonra da onu ezber edip hafız olursa Allah onu cennetine koyar ve kendisine, ailesinden cehenneme müstehak olmuş on kişiye de şefaat edip kurtarma yetkisi verilir.”
Tarihte kendisini Kur’an öğretmeye vakfeden Abdurrahman es-Sülemi’de “beni kırk yıl bu mesleğe bağlayan peygamber efendimizin bu sözleridir” demişti.
Milletimizin hafızlık algısı çok farklıdır. Hafız olmak, milletimiz nezdinde özel bir statüdür, büyük bir makamdır. Milletimiz hafızlara yürüyen Kur’an der, ismi ile çağırmaz (hafız efendi der), önlerinde yürümez, sohbetlerde başköşeye oturtur, evliliklerde tercih sebebi sayar hatta abdestsiz hafıza dokunmayı su-i edep addeder.Hafızlık, Kur’an’ın kalplere yazılması, hafızalara kazınması, satırlardan sadırlara dökülmesidir. KUR’AN’IN KORUMASIKur’an koruması altına girmek O’na karşı görevlerimizi yapmakla mümkün olacaktır. Kur’an’a inananların Kur’an’a karşı dört görevi vardır:
1-Onu okumak
Enes b. Malik’ten rivayet edilen bir hadiste Resulüllah (sav) : “Gerçekten insanların arasında Allah’ın ehli olanlar vardır.”buyurmuştur. Kimlerdir? Onlar ey Allah’ın elçisi denildiği zaman da “Kur’an ile meşgul olanlardır” şeklinde cevap vermiştir.
Allah Resulü Kur’an okuyan mü’mini, turunç meyvesine benzetir. Hem tadı hem de kokusu güzeldir. Kur’an okumayan mü’mini ise tadı güzel fakat kokusu olmayan hurmaya benzetmiştir.”
Diğer bir sözlerinde Resulüllah (sa)“Kur’an’dan hiç okumayanın kalbi, harab bir ev gibidir ki bu kalp huzurdan yoksun ve hayırdan mahrumdur. Kur’anı okuyabilen kimsenin kalbi ise, mamur bir ev gibi hayırla dolmuş ve güzelliklerle süslenmiştir.”
2-Onu anlamak
Ebû Mûsâ el-Eş’arî, Basra valisi iken Halife Ömer’e yazdığı bir mektupta Basra’da pek çok kimsenin Kur’an’ı ezberlediğini bildirmiş, halife de onlara maaş bağlanmasını istemişti. Ebû Mûsâ ertesi yıl hafız sayısında büyük bir artış olduğunu haber verince Hz. Ömer,
“Onları kendi hallerine bırak. İnsanların Kur’an’ı ezberlemekle meşgul olurken onun hükümlerini öğrenmeyi İhmal etmelerinden kaygı duyuyorum” diyerek hafızlara maaş bağlamanın sakıncalı olacağı kanaatine vardığını belirtmiştir (Abdülhay el-Kettânî, III. 95).
Milli Şairimiz M. Akif’in dediği gibi

“Lafzı muhkem yalnız, anlaşılan Kur’an’ın,

Zira hiçbirimiz kaydında değil mananın.”
Hafız olmak Kur’anı sadece hafızaya yüklemek değil onun anlamını da yüklenmektir.
Alıcılarını fısk, şirk, küfür, nifak, kibir vb. günahlar ile bozmayanlar Kur’anı çok rahat anlayabilirler.
3-Onu yaşamak
Küfe muallimi Abdullah b. Mes’ud, biz Kur’an ayetlerini on’ar on’ar ezberlerdik, ezberlediklerimizle amel etmeden diğerlerine geçmezdik” diyordu.

Seyyid Kutup’da, “Onlar Kur’anı kültür, bilgi, haz için değil uygulamak için okurlardı” diyor.

Ali İzzet Begoviç, “Kur’an edebiyat değil, düşünce kitabıdır, yaşam tarzıdır.” diyor.

Kur’an, kendisini yaşamak niyetiyle okumayanlara sırrını açmaz.

4-Onu Yaymak
Kur’an-ı terk edenlerden Resul şikayetçi olacağını Kur’an bize haber veriyor:
“Resul diyecek ki; Ya Rab! Kavmim bu Kur’an’ı mehcur ittihaz ettiler.”
İttihaz, görünürde benimseme demektir. Mehcur ise, dikkate değer bulmamaktır.
Ku’an-ı koruduğumuz ölçüde Kur’an bizi koruyacaktır. Tıpkı evi koruduğunuz ölçüde evin bizi koruması gibi, elbiseye sarıldığımız ölçüde elbisenin bizi ısıtması gibi.

Enver Osman KAAN

İlahiyatçı-Yazar

23Oca

Minik Hafız Adayları Kahvaltıda Buluştu

Evrensel Hafızlar Derneği’nin organize ettiği minik hafız adayları kahvaltıda buluştu. Kahvaltıya Kocaeli Büyükşehir Belediyesi İnsan Kaynakları Müdürü Osman Ayvazoğlu, Anadolu Gençlik Derneği Başiskele yöneticileri de katıldı.

Hafta sonunda Kuran-ı Kerim semineri gören ve hafta içi Hadis semineri gören gençler dün Mahmutpaşa Camii İmam Hatibi ve Evrensel Hafızlar Derneği Kocaeli Şube Başkan Yardımcısı Halil ÖNER Mahmutpaşa Camii bahçesinde kahvaltı tertip etti.

Çalışmalar hakkında bilgi veren Halil Öner, bu tür etkinlikleri sık sık yapıyoruz. Çocuklarımızı kaynaştırmak ve iyi bir nesil yetiştirmek gayesindeyiz. Kuran-ı Kerim seminerlerini hafta sonu iki gurupta yapıyoruz.

Mahmutpaşa camiinde saat 11.00- 13.00 arasında oluyor. İkinci gurup ise 13:30-15:30 arası yuvacık fatih mahallesinde dedi. Ayrıca çalışan gençlerimiz için siyer derslerimiz var. Bunlarda Pazartesi, Salı ve Cuma günleri Yeşilyurt mah., Mahmutpaşa mah. ve Yuvacık Fatih Mah. yapılıyor. Arzu eden gençlerimiz bu derslere katılabilirler dedi.